Mülakatlarda Tek Soru Hakkınız Olsa Hangi Soruyu Sorarsınız?
Bu Yıl Meslek Hayatımda 25. Yılı Dolduruyorum. 25 Yılda Belki Binlerce İşe Alım Görüşmesi Yaptım. Geçtiğimiz Günlerde, Fast Company Dergisi’Nden Sevgili Rauf Ateş’Ten Bir Soru Aldım. Kendisi, Mülakatlarda Bir Numaralı Sorumun Ne Olduğunu Sordu. Ben De Bu Vesileyle Bu Konudaki Görüşlerimi Paylaşmak İstedim.
Mülakatlarda sorulan, olmazsa olmaz sorular var elbette. Sonuçta aday ve şirketin birbirini tanıması için yapılan bu ilk görüşmede, olabildiğince fazla izlenim edinmeye çalışıyoruz. Adayın geçmiş tecrübeleri, şirkette çalışma motivasyonu, işinden ayrılma sebebi, beklentileri, başarıları, güçlü-zayıf yönleri herhalde her mülakatta değişmeyen sorular arasındadır. Zayıf yönleriniz nedir sorusuna “mükemmeliyetçi olmak” da herkesin verdiği standart yanıt olabilir 😊
Mülakatların konu olduğu pek çok karikatür de var. Benim en beğendiklerimden biri de bu.
Mülakat soruları, adayların en çok merak ettiği konulardan biridir. Dünyadaki büyük teknoloji şirketlerinin mülakat soruları da herhalde en çok ilgi çekenler arasındadır. Bill Gates’in “kanalizasyon kapakları neden daire şeklindedir”, Google’ın “bir okul otobüsüne kaç golf topu sığar?” veya Amazon’un “Jeff Bezos ofisinize giriyor ve en iyi girişimcilik fikrinizi başlatmak için bir milyon dolara sahip olabileceğinizi söylüyor. Bu fikir nedir?” gibi soruları şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayılıyor. Yine Bill Gates’in adaylara telefon edip “hadi gel seninle biraz teknoloji konuşalım (let’s talk tech)” demesi de yine efsaneler arasındadır.
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker Bey de Fast Company’e verdiği röportajında, görüştüğü adaylara “bana sormak istediğiniz bir şey var mı?” dediğini belirtiyor ve son kararını verirken bu soruya aldığı yanıtların önemli rol oynadığını ifade ediyor. Bazen sorduğumuz soruların verdiğimiz cevaplardan daha önemli olduğunun en iyi göstergelerinden biri sanırım 😊
Bu soruların hepsinin bir amacı var elbette. Bazıları adayın analitik düşünce yeteneğine dair fikir sahibi olmak için, bazıları ise yaratıcılık, liderlik, sonuç odaklılık gibi yetkinlikleri ölçmek amaçlı soruluyor. Adayın başvurduğu rolün gerekliliklerine sahip olup olmadığı, davranış ve tutumlarıyla şirketin kurum kültürü ve değerlerine uyum sağlayıp sağlayamayacağı bu görüşmelerde İK profesyonellerinin izlenim edinmeye çalıştığı alanlar arasında yer alıyor.
Mesleğimin ilk yıllarında benim her görüşmede mutlaka sorduğum sorulardan biri şuydu: “Üniversiteye başladığın ilk günkü kişi ile bugünkü sen arasında nasıl bir fark var?” Bu soru ile adayın yıllar içinde yaşadığı değişimi nasıl tanımladığını ve öz farkındalığını anlamaya çalışırdım. Benzer şekilde, yönetici pozisyonundaki adaylara özellikle sorduğum sorulardan biri de yönetim modellerinin ne olduğu yönündeydi. Bu soru da yöneticilerin ekiplerine nasıl liderlik ettiklerini anlamak için sorduğum kritik sorulardan bir tanesi. Şöyle sorardım: “Bir ekip yönetiyorsunuz, bu yönetme işini nasıl yaptığınızı izah eder misiniz?”
Her ne kadar sohbetlere konu olan sorular analitik yetkinliklere ilişkin sorular olsa da mülakatlarda değer odaklı sorular da oldukça fazla sorulur. Değer odaklı yaklaşımı anlamak için ben “iş hayatında öncelik verdiğiniz değerler nelerdir” diye soruyorum. Bu soruya aldığım en etkili yanıtlardan biri hala aklımda. Bir aday bu soruya yanıt olarak, “arkadaşlarım için işimden vazgeçmem. İşim için ailemden vazgeçmem. Ailem için değerlerimden vazgeçmem” demişti. Değerlere ilişkin ne kadar güçlü bir farkındalık ve duruş…
Bir de bireyleri kurumlarda öne çıkaran yetkinlikleri var. Sizi diğerlerinden ayıran, öne çıkan özellikleriniz iş yaşamına da yansır. Parmak izi gibi yaptığınız işte, kurumda iz bırakır. Ben bunu anlamak için “mevcut şirketinizden ayrıldığınızda orada neyin eksik kalacağını düşünüyorsunuz” diye soruyorum. Kişinin şirkete kattığı ana değeri anlamak için önemli bulduğum sorulardan bir tanesi.
Son dönemde sorduğum sorular ise biraz daha farklılaştı. Malum, artık her şey çok hızlı değişiyor. Deyim yerindeyse “birdenbire çağında” yaşıyoruz. Üniversite diplomalarının bile geçerliliğini 1-2 yılda yitirdiği söyleniyor. Dolayısıyla iş yaşamında ihtiyaç duyduğumuz yetkinlikler de değişiyor.
Geleceğin yetkinlikleri ile ilgili pek çok araştırma da yapılıyor. Bunlar arasında en meşhur olanı Dünya Ekonomik Forumu’nun Geleceğin Yetkinlikleri Raporu. Bu rapora göre, 2025 yılında en çok ihtiyaç duyulacak yetkinlikler arasında aktif öğrenme yer alıyor. Dahası, 2025 yılına kadar bugün işimizi yaparken kullandığımız yetkinliklerin %40’ının değişeceği öngörülüyor. Bir düşünün, bundan yalnızca üç sene sonra bugün kullandığımız yetkinliklerin yarısı değişecek. Dolayısıyla bizim de bu dönüşüme çok hızlı bir şekilde adapte olmamız gerekiyor.
Öğrenme çevikliği ve aktif öğrenme, küresel salgın döneminde de tecrübe ettiğimiz gibi siyah kuğularla karşılaşma olasılığımızın çok arttığı bu dönemde sahip olmamız gereken en önemli yetkinliklerden biri. Bu sebeple son dönemde mülakatlarda sıkça “kişisel ve mesleki gelişiminizi nasıl sağlıyorsunuz, bunun için neler yapıyorsunuz” sorusunu soruyorum. Böylece adayın değişime açıklığını, içsel motivasyonunu, upskill & reskill dediğimiz yeni yetkinlik kazanabilme eğilimine dair fikir sahibi olmaya çalışıyorum.
Fütürist Alvin Toffler’ın bu konudaki sözüyle yazıma son vereyim: “21. yüzyılın cahilleri okuma-yazma bilmeyenler değil, öğrenmeyen, öğrendiklerinden vazgeçmeyen ve yeniden öğrenmeyenler olacak.”
Son olarak, sevgili Rauf Ateş’in sorusundan yola çıkarak ben de meslektaşlarıma açık çağrıda bulunuyorum ve SunExpress İK Direktörü Yasin Öztürk Bey’e sormak istiyorum 😊 Siz mülakatlarda hangi soruları soruyorsunuz?
TEGEP Yönetim Kurulu Üyesi