Makbule Gültekin
Makbule Gültekin

Eğitimde Ciddiyet: Oyunlaştırma

Oyunlaştırma Nedir?

Oyunlaştırma; gerçek hayattaki motivasyonel problemleri, oyun tasarım teknikleri ile katılımcılarda uzun vadeli davranış değişikliği hedefleyerek çözen bir yaklaşımdır. (Yılmaz, 2018)
Öğrenilen bilginin yarısının bir saat içinde, %80’inin de gün sonunda unutulduğu gerçektir; tabii öğrenilmişse. (Baltaş, 2013) Bilginin kalıcı olabilmesi için, bir duygu ve yaşantıyla pekiştirilmesi gerekir. Oyunlaştırma, yaşantıya dayalı hızlı ve kalıcı öğrenme sağlayan en önemli eğitim yöntemlerinin başında gelir.
Oyunlaştırmanın etkililiğini anlayabilmek için önce oyunun tarihsel sürecine bakmalıyız.

Oyunlaştırmanın Tarihsel Süreci

Hollandalı kültür tarihçisi Huızınga, ilk defa 1938’de yayınlanan kitabı “Homo Ludens” ile bu konuya eğilmiş; oyunun kültürden daha önce var olduğu ve oyunların kültürü oluşturduğunu belirtmiştir. “Homo Faber (alet yapan insan) ve Homo Sapiens (düşünür insan)’ın karşısına Homo Ludens (oyun oynayan insan)’ı çıkarmıştır.
Leo Frobenius’un ifadesiyle; eski insan, doğanın düzenini bilincine nasıl işlemişse öyle sahnelemiştir. Yani temsiller, ritüeller, canlandırmalar ve oyunlarla; doğanın düzenini ezber yoluyla değil, bilinçte yeniden yorumlayarak özümsemeyi öğrenmiştir. İnsan, varoluşundan bu yana; doğayı, doğal olayları, kendisine karmaşık gelen evreni oyunla anlamaya ve başa çıkamadığı problemleri oyun aracılığı ile çözmeye çalışmıştır. Yaşadığı tüm doğal ortamlarda kültürlerin oluşum ve gelişim süreçlerinde oyunu kullanmıştır. Ritüeller, temsiller başta olmak üzere her türden oyunlar, kuşaklararası ortak bir iletişim aracı ve kültürün nesillerden nesillere aktarılmasında önemli bir eğitim  aracı ve aracısı olmuştur.
Oyunlaştırma yöntemi; tarih boyunca hayatı anlama ve yorumlama, strateji belirleme, problem çözme, olaylarla başedebilme, sosyalleşme, iletişim kurma, kendini gerçekleştirme, öz motivasyon sağlama, sonuçlar üretebilme ve kültürel aktarımlar başta olmak üzere insanın doğuştan itibaren tüm öğrenme ve kavrama sürecini kapsamaktadır.
Peki; nasıl oluyor da oyunlaştırma, insanın doğuştan itibaren tüm öğrenme ve kavrama sürecinde etkili olabiliyor?  Bu sorunun cevabı, oyunun içinde barındırdığı unsurlarda gizli.

Oyunun Unsurları

1. Oyun ve Ciddiyet
Oyun oynamayı sadece eğlence aracı, gülme/neşe aracı olarak görenler; “oyun, gülme, aptallık, nükte, jest, şaka, komik vb” oyuna atfedilen, birbirinden gevşek bir bağa sahip bu terimler kümesini “ciddiyet -olmayan” başlığı altına koymaya çalışırlar. Ama, oyunlar ağır bir ciddiyet içinde oynanır (örnek; satranç futbol vb). Oyuncular en ufak bir gülme eğilimi göstermezler. Oyunun kendisi, ne oyuncular ne de seyirciler için komiktir. (Huızınga, 2018)
Oyun “olağan” veya “gerçek” hayat değildir. Oyun gerçek hayatın dışına çıkıp, kendine özgü doğası olan geçici bir faaliyet alanına girer. Bilinç,  oyunun “-mış gibi yapma” olduğunu bilir ama; bu bilinç, oyunun son derece ciddiyetle kendini vererek icra edilmesine engel olmaz. Kendini oyuna adama, hemen kendinden geçmeye dönüşür ve şu sıkıntılı “-mış gibi yapma” hissini bir süreliğine tamamen devre dışı bırakır. Oyunun “bayağılığı” her zaman ciddiyetin üstünlüğüyle dengelenir. Oyun ciddiyete dönüşür; ciddiyet de oyuna. Oyun güzelliğin ve yüceliğin zirvelerine çıkarak ciddiyeti çok geride bırakabilir. “Ciddiyet” ile “bayağılığın” oluşturduğu bu dengenin sinerjisi,  oyunu insan yaşamının tam da merkezinde bir yere oturtur. (Huızınga, 2018)
2. Oyun ve özgürlük
Oyun, insanın istediği zaman ayrılabileceği bir işlevdir. Oyun her an ertelenebilir ve iptal edilebilir. Oyun bir görev değildir, özgürce oynanır; dahası, oyun özgürlüktür. Gerçek hayatın dışında, oynayanlar kendini özgür hissettiği için daha da rahat hissetmelerini sağlar. Kendini rahat ve özgür hisseden insan daha üretken olur. Özgür insan baskı unsurundan uzak olduğu için, hayatı anlamlandırmakta daha rahat davranır. Oyunun özgürlüğü içinde rahat düşünebilen insan, burada öğrendiklerini gerçek hayata daha çok  yansıtır.
3. Oyun ve düzen
Oyun; sıradan hayattan gerek yerellik, gerekse süre açısından farklıdır. Bu durum, oyunun en önemli özelliklerinden biri olan “yalıtılma” ve “sınırlandırılma” yönünü ortaya koyar. Oyun, zaman ve mekanda belli sınırları içinde oynanır. Kendi akışına ve anlamına sahiptir. Oyun başlar ve belli bir anda biter. Oyun sürerken her şey hareket, devinim, değişim, ilerleme, birleşme ve ayrılmayla yürür. Her oyun, sahasının (alanının) sınırları içinde oynanır.  Oyun alanının sınırları belirli kurala tabidir ve içinde mutlak bir düzen hüküm sürer. İşte tam da bu noktada oyunun çok olumlu bir yönü ile karşılaşırız. Oyun düzen yaratır; oyun, düzenin ta kendisidir. (Yılmaz, 2017)
Oyun mutlak bir düzen gerektirir. Bu düzenin en küçük bir ihlali “oyunu bozar” oyunu özünden koparır ve değersiz kılar. Oyun ile düzen arasındaki bu esaslı yakınlık, oyunun neden estetik alanda bu kadar geniş yer tuttuğunu da açıklamaktadır. (And, 2016)
Oyun, dünyanın kusurluluğuna ve hayatın kargaşasına geçici ve sınırlı bir güzellik katar.
4. Oyun ve gerilim
Oyun içindeki gerilim sayesinde mücadele eden oyuncu, problemlerini farketmeyi ve problemlerine çözüm yolları bulmayı öğrenir. Oyundaki gerilim, oyuncunun şu ana kadar edindiği tüm deneyimleri kullanmasını, yeni çözüm yolları keşfetmesini sağlayarak önemli bir gelişim alanı oluşturur. Oyundaki gerilim ile öğrenme arasında bir denge vardır.

Oyunun Temsil Özelliği

Ciddiyet, özgürlük, düzen ve gerilim unsurları  oyuna bambaşka bir anlam katarak “temsil” özelliği kazandırır. Oyun “bir şey için” yapılan müsabakadır veya “bir şeyin” temsilidir. Bu iki işlev öylesine birleşir ki; oyun bir müsabakayı “temsil” eder veya bir şeyin en iyisini temsil için müsabakaya dönüşür. Oyun bu işlevi itibariyle “ritüel” ile de ortak özellikler göstermektedir. Ritüel;  bir gösteri, bir temsil, dramatik bir performans, temsili bir doğanın hayalen gerçekleştirilmesi meselesidir. Bir ritüel olarak oyun, doğanın simülasyonudur diyebiliriz.
Bu anlamda oyunlaştırma; bir şeyin bilinçte yeniden yorumlanarak özümsenmesi olduğu için, oynayanların hayatı anlamlandırmasını, çabuk ve kalıcı olarak kavramasını sağlar. (And, 2016) Bu özelliği sayesinde oyunlaştırma;  en etkili, en hızlı ve en kalıcı öğrenmeyi sağlayan eğitim yöntemidir.
Öğrenmede daha kalıcı etkiler bırakır.

Öğrenmede Oyunlaştırmanın 10  Kalıcı Etkisi

1. Risk alabilme becerisi kazandırır.
Oyuncular (öğrenenler), oyun esnasında gerçek hayata göre daha risksiz bir ortamda olduklarını hissettikleri için; gerçek hayatta yapmaktan çekindikleri bir hatayı oyunda çok daha rahat yaparak sonucunu görebilir, yada çok kritik kararlar alarak öğrenme sürecini ilerletebilir. (Yılmaz, 2017)
2. Aynı anda çoklu beceriler kazandırır.
Geleneksel eğitim metodlarında beceriler birer birer kazandırılır. Oysa gerçek dünyada becerilere kümeler halinde ihtiyaç duyulur. Oyunlaştırma, birden fazla işi ve konuyu aynı anda yapmayı öğreten bir durum yaratarak, katılımcıların bu alandaki becerilerinin yaşatılan tecrübelerle geliştirilmesine imkan verir. (Baltaş, 2013)
3. Bütünün bir parçası olduğunu anlama imkanı sağlar.
Oyunlaştırma, insanları “sistemin içerisine koyar. sistemin farklı parçasında meydana gelen değişimin, kendisini ve diğer parçaları nasıl etkilediğini aynı anda  görme fırsatı oluşturur.
4. Empati gücünü geliştirir.
Oyuncular (öğrenenler), alınan kararların  oyundaki diğer insanları nasıl etkilediğinin farkına varırlar. Bu farkındalık, empati gücünü geliştirmelerini sağlar.
5. Stres  yönetimi  becerisini geliştirir.
Oyunlaştırmada gerçek ama tehdit unsuru oluşturmayan durumlar yaratılır. Bu durumlar,  katılımcılara becerilerini baskı altında kaldıklarında nasıl kullanabileceklerini gösteren deneyimler yaşatır. Bu deneyimler, gerçek yaşamda da streslerini yönetebilme becerisi kazandırır.
6. Öğrendiklerini en hızlı şekilde hayata uyarlama imkanı sunar.
Oyunlaştırma; yaparak yaşayarak öğrenme becerisi kazandırdığı için,  öğrendiklerini gerçek hayata hızlı bir şekilde uyarlama fırsatı sunar. Çünkü deneyimleyerek öğrenmiş olurlar. (Özellikle yetişkinler, öğrendiklerini hemen yaşamlarında kullanmayı isterler. Ancak, bu yazımızda oyunlaştırmayı genel olarak ele aldığımız için yetişkin eğitimlerine ayrıca değinilmemiştir.)
7. Motivasyonu artırır ve pozitif düşünce gücü geliştirir.
“Oyun oynarken özgür hissederiz. Seçimlerimizle, kontrolün bizde olduğundan emin oluruz. Oyunlaştırmadaki katılımcıların pozitif tutum değişikliğinin önemli nedeni budur. Tüm zorluklara rağmen bir işi yapmaya, onu yapabilmek için elimizden geleni yapmaya çabalarız.” (Yılmaz, 2018) Eğitimlerde Oyunlaştırma yönteminin etkili olmasının ve motivasyonu yüksek tutmasının en önemli nedeni budur.
8. Nasıl öğrenebileceğini öğrenme imkanı sunar.
Günümüz insanının artık bilgiye ulaşma gibi bir problemi bulunmuyor. Günümüzde ana problem;  bilgileri hayatın içine nasıl uyarlayabileceği, bu bilgileri kullanarak problemleri nasıl tespit edebileceği ve nasıl çözebileceği  konusudur. Artık, “bilgi aktarma” paradigması yerini, “nasıl öğrenebileceğini öğretme” paradigmasına bırakmıştır. 
Oyunlaştırma yaparak/yaşayarak/deneyimleyerek öğrenme ortamı oluşturduğu için, nasıl öğrenebileceğini öğrenme imkanı sunar.
9. Yeni bilgiler edinme isteği oluşturur.
Değişimin hızı, eskimeyi beraberinde getirmektedir. Bilgiler çok çabuk eskimekte ve yeni bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır. Oyunlaştırmada deneyimleme esnasında eski bilgilerinin geçersiz kaldığını ve problem çözmede yeterli olmadığını gören oyuncu; yeni bilgilere ulaşması gerektiğini farkeder. Sonuca ulaşabilmek için yeni arayışlara girer. Gerçek yaşamda da yeni bilgiler, farklı yollar edinmesi gerektiğinin bilincine varır.
10. İşbirliği yapma becerisini geliştir.
Öğrenenler, oyun içerisinde herkesin bir rolü olduğunu ve tek başına başarı elde edemeyeceklerini anladıklarında,  işbirliği yapmaları gerektiğini öğrenerek, bu konuda farkındalık oluştururlar.

Eğitim Yöntemi Olarak Oyunlaştırma Neden Hakettiği Yerde Değil?

Öğrenmede bu kadar etkili bir yöntem olmasına rağmen; oyunlaştırma, eğitim dünyasında maalesef hakettiği yerde değildir. Bunun nedenlerini kısaca şöyle  özetlemek gerekir.

Makbule GÜLTEKİN İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Bir süre çeşitli gazetelerde çalıştı. Taşımacılık alanında faaliyet gösteren bir şirkette Eğitim Müdür Yardımcısı olarak çalışmakta. Yurt geneli yetişkin sınıf eğitimleri vermekte ve eğitim tasarımı yapmakta. Eğitimdeki deneyimlerine akademik temelli sinerji katmak için, “Eğitim Yönetimi” alanında yüksek lisans yaptı. Yüksek lisans dönem proje konusunu ”Yetişkin Eğitiminde Oyunlaştırmanın Etkililiği” olarak seçti ve bunu kitaplaştırmaya karar verdi. Ayrıca, lojistik ve taşımacılık bilirkişisidir. Evli ve 1 çocuk annesidir.

Buradaki yazılar yazarların görüşleri olup TEGEP’in resmi görüşü değildir. TEGEP Gizlilik Politikasına buradan ulaşabilirsiniz.