Biz Neden Bu Eğitimlerden Yapmıyoruz?
Neden Yapmıyoruz?
Eğitim yöneticisi Metin, masasında çalışıyor. Mesai biteli epey olmuş aslında, eve gitmeyi o da çok isterdi.. Oysa bir iki hafta önce direktörü değişmiş ve şu son günlerde ona sunumlar yapmakla o kadar meşgul ki ofisten çıkmayı aklına bile getiremiyor. Şu anda ‘Son Beş Yıldaki Eğitimlerin Şu, Bu, Şu, Şu, Bir de Bu Açılardan Karşılaştırılması’ konulu bir rapora son halini vermeye çalışıyor. Bu rapor her şeyi çözecek Metin’e göre; ne çok çalıştıklarını ve ne güzel şeyler yaptıklarını anlatmış olacak. Direktör, başka bir sektördeki piyasa lideri kurumlardan birinde başarılı bir iş yöneticisi iken insan kaynaklarını ve eğitimi de kapsayan geniş bir alandan sorumlu üst yönetici olarak bu şirkete transfer oldu. Daha önce çalıştığı kurumların hiç birinde eğitim fonksiyonu onun kalbini kazanamamış olsa gerek, daha ilk gün, ilk toplantılarının ilk dakikasında, ‘işe yarayan, iş kollarını destekleyen, şirkete kazandıran eğitimler yapacağız; artık boşuna para ve zaman harcamak yok!’ dedi Metin’e. Metin ve ekibi o ilk dakikadan beri bir seferberlik içinde; rakamlar tablolara dökülüyor, grafikler renklendiriliyor, raporlar hazırlanıyor. Amaç, hazırladıkları programların ‘iş’e yaradığını, ‘iş kolları’nı desteklediğini, ‘şirket’e kazandırdığını ve harcanan paranın ‘boş’a gitmediğini anlatabilmek. Bilgisayar ekranının alt köşesinde “yeni eposta geldi” işareti yanıyor birden; yeni direktörden geliyor, konusu çok çok çarpıcı, büyük harflerle yazılmış: ‘BİZ NEDEN BU EĞİTİMLERDEN YAPMIYORUZ?’
Metin hemen maili açıyor. Şirketteki bir iş kolu yöneticisi, yeni direktöre ve şirketin Genel Müdürüne bir mail göndermiş. Mailde yıl içinde iş kolunun aldığı eğitimler anlatılıyor ve eğitimlerden sonra şirkete nasıl para kazandırdıklarından bahsediliyor. Genel Müdür sonuçlardan çok mutlu olmuş. Yeni direktör de mailden çok etkilenmiş ve Metin’e soruyor: ‘BİZ NEDEN BU EĞİTİMLERDEN YAPMIYORUZ?’ Mailde anlatılan programı Metin’in ekibi ile iş kolundan bir ekip, ortak çalışma yürüterek, çok heyecan duyarak ve çok çalışarak hazırlamıştı; her iki ekip de projeyi ortak gözbebekleri gibi görüyorlardı. Metin’in birimi eğitimin sorunsuz ve iş kolunun iş programına uygun yürütülmesi için her önlemi almış, programı takvim doğrultusunda uygulamıştı. Hatta daha bu sabahki toplantılarında Metin yeni direktöre bu programı anlatmıştı. Ama şu işe bak, yeni direktör sabah hiç bir şey duymamış gibi soruyordu: ‘BİZ NEDEN BU EĞİTİMLERDEN YAPMIYORUZ?’
‘YAPIYORUZ, BU EĞİTİMLERİ BİZ YAPIYORUZ!’ yazmak istedi büyük harflerle, hemen. Ama üç kere nefes aldı, başını kaldırıp penceresinden şehir ışıklarına baktı ve düşünmeye başladı. Sabah yaptığı sunum direktörün zihninde iş kolundan gelen mailin yarattığı heyecanı neden uyandırmamıştı? Yaptığı işleri başka türlü anlatması, üst yönetimin ve iş yöneticilerinin anlayacağı bir dille sunması mümkün müydü?
Tanıdık Bir Hikaye (mi?)
Öğrenme ve gelişim alanında çalıştığım yıllar boyunca, yukarıdaki hikayenin benzerlerini kendim yaşadığım gibi meslektaşlarımdan da çok sık dinledim. Metin’in hikayesi benim için tanıdık; sizin için de öyle mi?
Öğrenme ve gelişim profesyonelleri olarak hepimiz çok çalışıyoruz, çok iş üretiyoruz. Yine de, yaptığımız işlerin değerinin tam olarak anlaşılmadığına, birilerinin bizi dinlemedikleri için anlayamadıklarına, daha çok destek görmemiz gerektiğine inandığım zamanlar oldu. Başkasına söylemesem de, zaman zaman, işimizin pek de önemli olmayabileceğini, zaten görevimizi yaptığımızı düşündüğüm de oldu. Sizin hiç olmadı mı?
Ne Olacak Peki?
TEGEP’in blog sayfalarında neler yazabileceğimi düşünürken, aklıma bunlar geldi. Zaman içinde, okuduklarımdan dinlediklerimden hareketle yukarıdaki sorulara kendimce bir kaç cevap bulduğumu düşünüyorum; belki Metin’le haberleşebilseydik, ekibiyle birlikte ‘DEMEK O GÜZEL EĞİTİMLERİ SİZ YAPIYORSUNUZ!’ aşamasına geçmesine yardımım dokunabilirdi. Bundan sonraki yazılarda, işimizi hem kendimiz hem de ilgili taraflar için daha değerli kılma yolculuğunda karşıma çıkan ipuçlarına değinmek istiyorum.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu. Okulu bitirdikten sonra başladığı İş Bankası’nın şube ve genel müdürlük birimlerinde yaklaşık 30 yıl boyunca görev yaptı ve Yetenek Yönetimi Müdürü olarak emekli oldu. Çalışma hayatının ağırlıklı kısmını öğrenme ve gelişim alanında geçirdi. Emekliliğinin ardından çocuk ve gençlik kitapları çevirmeye başladı. TEGEP'in kurucu üyelerinden biri olan Yıldırımcan, derneğimizin faaliyetlerine değerli katkılarını sağlamaya devam etmektedir.